Müzenin Dönüşümü: Merak Odasından Sergiye
Müzenin Dönüşümü: Merak Odasından Sergiye
Sanatla alakalı, kültürel, zamanı ve bilimsel öneme haiz nesnelerin barındığı ‘müze’ terimi Latince’den türetilmiştir. Klasik antikite ile ilgili olarak, Antik Yunan’da ‘esin perileri’ anlamına gelen ‘mouseion’ felsefi bir kurum, bir tefekkür ve fikir yeriydi. Bu esin perileri, Yunan mitolojisindeki 9 esin perisine, sanat ve bilim tanrıçalarına ve data patronlarına atıfta bulunur. İlk müzelerin kökenleri, ‘merak dolaplarında’ ve çoğu zaman tapınaklarda ve yakarma yerlerinde sergilenen zengin ailelerin, bireylerin yada kurumların hususi koleksiyonlarından meydana gelmektedir. Sadece bu ‘koleksiyonlar’ çağdaş müzenin öncülleridir, bugün gördüğümüz sergiler şeklinde koleksiyonlarını rasyonel olarak kategorize etmeye ve sergilemeye çalışmadılar.
Tarif olarak, çağdaş müze, kültürel, zamanı, bilimsel yada sanat içerikli öneme haiz oldukça sayıda eserin bir koleksiyonunu önemseyen yada sergileyen bir bina yada kurumdur. Hem kalıcı hem de geçici sergiler vasıtasıyla, bir çok kamu müzesi bu eserleri görüntülemeye açık hale getirir ve çoğu zaman koleksiyonlarını korumayı ve belgelemeyi, hem araştırmaya hem de genel halka hizmet etmeye çalışır. Özünde, müzeler, ister minik ister büyük ölçekte olsun, mühim koleksiyonları barındırır.
+ 11
Klasik antik çağda sanat, kamu binalarından zengin kişilerin evlerine kadar her yerde sergilendi. Sanat bir kavram olarak dinden ayrılamazdı, sadece çağdaş müze bunun tam tersini yapıyor. Bugün nesneler ‘müzeleştirilir’, orijinal bağlamlarından alınır ve tarihsel koşullarından soyutlanır, çağdaş müze bir nesneyi yalnız sergileyerek bir sanat eserine dönüştürür.
İlgili Yazı
Müzelerin Mimarisi: Küratöryel Mekanların Evrimi

MÖ 280 civarında kurulan İskenderiye Mouseion’u da dahil olmak suretiyle koleksiyonlar, bir bilim adamları topluluğuyla beraber müze tipolojisine benzer bir araştırma enstitüsü örneğiydi. Geniş kitap koleksiyonuyla tanınan bazıları, bazı botanik ve zoolojik örneklerin, esin perilerinin kendilerine bir selamın parçası olarak toplanmış olabileceğini öne sürüyor. Ennigaldi-Nanna’nın günümüz Irak’ındaki spekülatif ‘müzesi’ (ortalama 530 BCE) dahil olmak suretiyle öteki koleksiyonlar, müze benzeri özelliklerin erken gelişimini düşündüren, daha önceki Mezopotamya uygarlıklarından eserler içeriyordu.

1550-1750 yılları aralığında Wunderkammer, bir merak dolabı, ilgi koleksiyonlarını sergilemek için yaygın bir yöntemdi. Ole Worm’un Musei Wormiani’si (1655), eski kabinenin olağandışı doğasının mühim bir örneğidir. Tertipli bir düzenlemeden yoksun, duvarları ve tavanları süsleyen çeşitli eserler ve olağan dışı örnekler içeriyordu. Bu koleksiyon tipolojisi, çoğu zaman Latin taksonomisiyle beraber dört kategoriye ayrılan antikalar, organik tarih ve sanat nesneleri içeriyordu. Naturalia (doğadan gelen ürünler ve canavar yaratıklar şeklinde görünen ender yaratıklar). Yapayya (antikalar ve sanat da dahil olmak suretiyle insanoğlu tarafınca yaratılan suni nesneler). Exotica (uzak yerlerden toplanan egzotik nesneler, hayvanlar ve bitkiler) ve son olarak Scientifica (saatler ve bilimsel aletler dahil olmak suretiyle insanoğlunun kabiliyeti).

Bir çok süre bu ‘dolaplar’ gerçeğin temelleri üstüne inşa edilmedi. Birçok nebat ve korunmuş hayvan, fantastik yaratıklar ve canavarlar yaratmak için bir araya getirildi. Kabinenin ruhu bilimsel olarak doğru olmak değil, yaratıcı olmak ve büyüleyici örneklerle dolup taşmaktı. Keşiflerden ve yolculuklardan gerçek ve kurgunun bir kombinasyonu.

Olduğu şeklinde müze kelimesi 15 senesinde kullanılmıştır.inci Yüzyıl Avrupa’sı, Lorenzo de’ Medici’nin Floransa, İtalya’daki eserlerini tanımladığı için. Hemen sonra John Tradescant’ın 1656’da gösterilen ‘musaeum Tradescantianum’ sanat koleksiyonu kataloğunu tanımlamak için kullanıldı. Bu hususi koleksiyon, Elias Ashmole tarafınca Oxford Üniversitesi’nde bilhassa ev sahibi olarak inşa edilen yeni bir binaya aktarıldı. Ashmolean Müzesi. 1683 senesinde ziyarete oluşturulan müze, bugün malum müze terimi üstüne inşa edilen ilk çağdaş müzelerden biri olarak kabul edilir ve mevcut ilk üniversite müzesidir.

Günümüz sergisine en oldukça benzeyen müze, ağırlıklı olarak 19. yüzyılın sonlarında popüler hale geldi.inci yüzyıl ve erken 20inci Yüzyıllar, çoğu zaman ‘müze çağı’ olarak adlandırılır. ‘Kamuya açık’ hale getirilen ilk müzelere çoğu zaman yalnızca orta ve üst sınıflar erişebiliyordu ve o süre bile erişimleri zordu. Büyük kalabalıkların eserlere potansiyel olarak zarar verebileceği endişesi, British Museum şeklinde müzelerdeki ziyaretçilerin giriş için yazılı olarak başvurmaları ve galerilerin çevresinde minik gruplar halinde yönlendirilmeleri anlamına geliyordu. Müze daha yerleşik hale geldikçe, çeşitli toplumsal sınıflar içinde daha popüler hale geldi ve hem tasarım hem de kapasite açısından genişlemeye yol açtı.
Victoria ve Albert’in Kensington, Londra’daki doğumu, günümüz müzesinin mühim bir dönüştürücü örneğidir. Kökenleri, 1851’deki ‘Büyük Sergi’de yatar, aksi takdirde ‘tüm ulusların eserleri’ yada ‘Kristal Saray sergisi’ olarak bilinir. Tasarım ve üretimin ilk internasyonal teşhiri olarak, Londra, South Kensington’da hem müzelerin hem de kolejlerin bulunmuş olduğu bir kültür bölgesi de dahil olmak suretiyle oldukça sayıda kurumsal kuruluşun gelişmesine yol açtı.

Büyük Sergi, disiplinlerarası tasarım yöntemlerini ‘tüm ulusların endüstrilerinin çalışmalarını’ ifade etmeye çalıştı. Mimar Sir Joseph Paxton tarafınca maksimum iç alan ve büyük oranda ışık için tasarlanmış geniş bir demir ve cam sergi salonu olan Crystal Place içinde inşa edilmiştir. Yeni bir çağdaş fenomen olarak kabul edilen; benzer benzerlik koleksiyonlarına karşın, İngiliz endüstrisini internasyonal pazarda sergilemeye çalıştı. Endüstri devrimi, buluş, bilimsel bulgu ve yeni bir mimari seçimi çağını vurgular. Bunlardan biri klasik mimariye dayanıyordu, sadece çağdaş üretim teknikleri ve malzemeleri kullanmaya çalıştı.
.jpg?1652479150)
Cenk sonrası müzenin mimari anlamda ilerlemesi çığır açıcıydı ve yeni bir Modernizm terimine yol açtı. Mimar Frank Lloyd Wright tarafınca tasarlanan Solomon R. Guggenheim Müzesi (1959), dünyadaki öteki müzelere benzemeyecek şekilde inşa edilmiş, benzersiz ve organik niteliklere haiz bir modernizm anıtıdır. Atmosferik özellikler göz önünde bulundurularak tasarlanmış, Sanat eserlerini en iyi şekilde tamamlamak için Modernist formları kullanır. Eserleri ilgili ihtişamla ‘çerçeveleme’ klasik kavramları yerine, sanat eserini vurgulamak ve öne çıkarmak için minimal güzel duyu ve renk. Müze, eserleri barındırmak yerine onlara hizmet etmek için inşa edilmiş bir sergi olarak.
.jpg?1652479155)
Son yıllarda, yeni bir yenilikçi sergi tasarımı dalgası, müzelerimizi yalnızca galerilerden etkileşimli ve ilgi çekici sıcak noktalara dönüştürerek süslemeye başladı. Dijital tasarım teknolojisindeki bir paradigma değişimi, müze mimarisinin hızla gelişmesine olanak elde etmiştir. Teşhir, aydınlatma, ısı kontrolü vb. ile ilgili yeni teknolojiler ile ilgili çözümler sunan, kamusal ve bilimsel alana en iyi şekilde hizmet etmek için eserler sunmanın yeni yöntemlerini sunar. Sanal gerçekliğin ve öteki teşvik edici girişimlerin yükselişi ile.


Müzelerin görevi zaman içinde mühim seviyede değişti. Modern müze, dünyanın her yerinden değişik seyircileri çağrı eden hepimiz için bir sergidir. Müzeler, koleksiyonları koruma, toplama ve paylaşma şeklinde geleneksel rollerinin yanı sıra, toplulukların genel gelişimini desteklemede, kimlikleri şekillendirmede ve bir takım toplulukları bir araya getirmede aslına bakarsak artan bir role haiz olduklarını görüyorlar. Özelden erişilebilire ve özelden kamuya, müze, ister sanal gerçeklik kanalıyla isterse yeni yenilikçi teknolojiler vasıtasıyla gelişmeye devam edecek.
Yoruma kapalı.